İzmir Kilisliler Kültür ve Dayanışma Derneği
Mazlum Nusret KILIÇKIRAN - 29.03.2011
Kilis'te güvercin besleyip uçuranlara kuşçu adı verilir. Halk güvercini çok sever. Güvercin
avlamanın ve vurmanın çok günah olduğuna inanılır. Anadolu'nun bir çok kentinde güvercin
besleyip uçuranlara rastlanmasına karşın Kilis denli yaygın değildir. Kilis'in yaşı ileri
kuşçularının anlattığına göre, eskiden en çok kuş Suriye'nin Halep kentinde beslenirmiş.
Ancak daha sonraları Kilis'te güvercin sayısı Halep'ten daha çoğalmış. Halepli kuşçular Kilis'e
kuş almak için gelirlermiş.

Kilis'te kuşçular için Kuşçu kahvehaneleri vardır. Bundan beş on yıl öncesine değin bu
kahvehanelerin sayısı daha da çoktu. Bugün hala bu kahvehanelerden birkaç tanesi
kuşçuluğu sürdürmektedir. Bu kahvehanelerin müşterileri kuşçulardır. Kuşçuların dışında
kuşları sevenler de bu kahvehanelere gelirler. Kuşçu kahvelerinin iç duvarlarında tel kafesli
kuş rafları bulunur. Bu rafların içi de odacık bölmelidir. Kuşlar genellikle bu kafesler içinde
oynaşır guguklaşır. Kuşçu kahvelerinin masaları oldukça küçüktür. Bir sehpa yüksekliğinde
ve genişliğindedir. Kuşçu kahvelerinin sandalyelerine kürsü adı verilir. Bu kürsüler oturak
büyüklüğünde, üstü hasır örgülü küçük ve basıktır. Tahta ve yüksek sandalyeler gürültü
çıkaracağı için bu kahvelerde yeğ tutulmaz. Ayrıca yüksek biçimde oturmanın kuşların keyfini
kaçıracağına da inanılır. Kuşlardan kahveye alıştırılmış olanları serbest bırakılırlar. Bu kuşlar
kahvenin içinde uçuşup oynaşır dururlar. Müşteriler kuş sohbetleri ve kuş alım satımları
yaparlar. Bazı kuşçular daha iyi bilenlere sormak için yanlarında hastalıklı, yaralı kuşlarını
da getirirler. Bazen de övünç için en gösterişli ya da Yavuz kuşlarını getirdikleri olur. Kuşçu
kahvelerinde gürültülü konuşulmaz. Tavla gibi çok ses çıkaran oyunlar yasaktır. Kağıt oyunları
da oldukça gürültüsüz oynanır. Önemli olan kuşları seyretmek ve guguklamasını dinlemektir.

Kuşçular genellikle yerel giysiler giyerler. Beş on yıl öncesine dek, yerel giysiler değerini
kaybetmemiş olduğundan kuşçuların giysileri çok görkemli olurdu. Ayaklarında ya kulaklı
yemeni ya da kabaralı yine kulaklı olan kundura olurdu. Çorapları ya yün ya da iplik örgüden
beyaz veya sarı renkteydi. Tümü de şalvar giyerdi. Bu şalvarın genel rengi siyah veya lacivert
olmasına karşın kahverengi ya da kurşuni şalvar giyenlere de rastlanırdı. Şalvarın ortası bol
ve rahat diktirilirdi. Böylece kuşçu kuş uçururken rahat atlamalar yapabilirdi.

Ayrıca şalvarın bu orta kısmının yürürken yere değmesi de kuşçuların cakasını gösterirdi. Bazı
delikanlılar orta boşluğun ucuna özel olarak kurşun diktirirlerdi. Delikanlı yürürken şalvarın
ortası yere dokundukça ona bir hava verirdi. Gövdelerine bir içlik giyerlerdi. Bu içliğin özelliği
yakasız olmasıydı. Ayrıca içlikler çizgili ketenden dikilirdi. İçliğin üzerine yarım kollu olan bir
bürümlü yelek giyilirdi. Bürümlü yeleğin ön kapanış yerleri birit işlemeli olurdu. Britten yapılmış
20 tane top düğme gene bu brit iliklerinden geçirilirdi. Bürümlü yeleklerin arkası ve önü ayrıca
şalvarın cep kenarları nakış işlemeli olurdu. Bürümlü yeleklerin üstüne taşçı abası denilen ince
çizgili bir aba giyilirdi. Bu abanın arkası ve önü de nakışlı olabilirdi. Belde şalvarla bürümlü
yeleğin üstünden beyaz bir kuşak sarılırdı. Bu kuşağın saçakları aşağı sallanır, ayrıca kuşağın
bir ucu da sağ yandan sarkıtılırdı. Başta terlik adı verilen bir külah bulunur, külahın etrafına
poşu denilen bir sargı sarılırdı. Terlikler genellikle çok açık sarı renkte veya beyaz renkte

olur, uçlarında küçük püsküller bulunurdu. Terliklere de nakış işlenebilirdi. Poşular gümüş
işlemeli veya sim işlemeli olurdu. Poşuların da boşta kalan ucu başın sağ yanından sarkıtılırdı.
Poşunun saçakları da hafifçe yana dökülürdü.

Günümüzde isi kuşçular hala şalvar giymelerine karşın bürümlü yelek, poşu ve terlik
bulamadıkları için, onların yerine güncel giysiler giymektedirler. Ancak başlarına mutlaka
kasket giydiklerini belirtebiliriz.

KUŞ NASIL UÇURULUR ?

Kilis evleri Havara adı verilen beyaz taştan yapılmadır. Evlerin bahçeleri evin ortasındadır.
Dışardan görülmezler. Bu bahçelere Havış denilir. Evlerin damları genellikle topraktır. Her
damda Loğ adı verilen silindir şeklinde ağır bir taş bulunur. Yağmur yağdığı zaman bu Loğlara
askı adı verilen bir çatal ağaç yerleştirilir ve damlar loğlanır. Loğlamaya başlamadan dama
iyice saman serpilir sonra loğ taşı bir aşağı bir yukarı çekilmeye başlanır. Bu Loğ toprağı iyice
bastırır. Kilis'te kuşçuluğun yaygınlık nedeni bu ev biçimlerinin elverişli olmasındandır. Gerek
Havışların genişliği ve gürültüden uzak oluşu, gerekse damların toprak ve düz oluşu kuşçuluk
için çok elverişlidir. Kuşçuluk bu nedenledir ki Kilis'te çok gelişebilmiştir. Kuş bulunan evlerde
Havış'ın bir kenarında ya da damların korunumlu bir yanında kuş evleri vardır. Kuşlar bu kuş
evlerinde saklanırlar. Kuşlar yemlenmek ve sulanmak için mutlaka Havış'a çıkarılır. Kuşlar
günde iki kez uçurulur. İlk uçurma sabah ile öğlen arası kuşluk vaktindedir. İkinci uçurma ise
öğle ile akşam arası ikindi vaktindedir. Kuşçular kuşlarını sıcakta ve karanlıkta uçurmazlar.
Bu nedenle bu iki kuş uçurma zamanı seçilmiştir. Günün en önemli zamanları kuş uçurmak
için seçildiğinden, kuşçular genellikle başka bir işle uğraşmazlar. Halk arasında kuşçuların
iyi görülmemelerinin nedeni de budur. Kuşçuluk tembel mesleği olarak kabul edilir. Ayrıca
birbirlerinin kuşlarını tuttuklarında, uyuşamadıkları zaman kavga etmelerinden, damda kuş
kovalarken düşüp ölmelerinden kuşçulara iyi gözle bakılmaz. Berduş kişiler olarak görülürler.
Kuşçulara kolay kolay kız vermezler. Ayrıca kuşçuların tüm sevgisi kuşlara olduğu için, eşlerini
mutlu edemeyeceklerine inanılır. Tüm bu horlanmalarına karşın genç kuşçular yetişir. Her
uğraşta olduğu gibi kuşçulukta da usta çırak durumu vardır. Usta kuşçuların yanında gençler
çırak dururlar ki kuşçuluğu iyi öğreneler.

KUŞÇULUĞUN ARAÇ VE GEREÇLERİ

Kuş uçurmak için evin durumu, Havış'ın büyüklüğü ve damların uygun olması çok önemlidir.
Ayrıca kuşçuluk için bir çok gereçlere ihtiyaç duyulur. Bu gereçlerin başında kuşları damdan
havaya kaldırıp uçurmaya yarayan sırık gelir. Sırıkların ucunda bir bez vardır. Kuşçular
kuşlara sırıkla vurmak istemezler, kuşlara bu bezi değdirirler. Bir de damlarına indirdikleri
zaman yabancı kuşları yakalamak için Öb adı verilen bir ağ vardır. Öbler de sırıklıdır ve sırığın
ucunda bir çember vardır. Bu çemberden torba biçiminde bir ağ sallanır. Yabancı bir kuş
konduğunda, çemberli ağ kuşun üzerine atılır. Kuşçunun en büyük yardımcısı ise kanadı kesik
olan ve elinde taşıdığı bir dişi kuştur. Ayrıca kuşçuların çok iyi ıslık çalmaları gerekir. Islıkla
kuşları havaya kaldırır uçururlar. Evin üzerinde çok uzak mesafeli çemberler çizmesi için
özel bir ıslık namesi çalarlar. Toplu uçan kuşların dağılması için de yine bir ıslık biçimi vardır.
Kuşçu kuşları dama çağırırken ılımlı bir ıslık çalar. Gereçlerdeki sırıklar kamıştan yapılmıştır.

Kuş uçurma zamanı Kilis'in üstü kuş dolar. Kuşçuların tümü sanki saat ayarı ile hareket
ediyormuşçasına kuşlarını salıverirler. Kuşlar büyük daireler çizerek uçuşurlar. Birbirlerinin
içinden geçerler. Kuşçunun ıslığına göre gök yüzünde çok görkemli taklalar atarlar.
Hangi kuşçunun kuşları daha sadık ve evine bağlı ise o kuş grubu kayıp vermeden evine
döner. Güzel uçan ve kuşçusuna sadık kuşlara Yavuz Kuş denir. Hangi kuşçu başkasının
kuşlarından kendi kuşları arasına katar ve onu indirip yakalarsa, başarısı ve o günkü karı olur.

Uçuşan kuşların içine yabancı bir kuş karıştığını gören kuşçu elindeki dişi kuşun kanatlarını
serbest bırakıp parpazlatmaya başlar. Bir yandan da elini ağzına götürüp dama inmelerini
isteyen ıslığı çalar. Kuşlar evin üzerine yaklaşıp pikeler yaparak konarlar. Yabancı kuş en
son anda inmekten cayarsa, kuşçu ucu çaputlu sarıkla kuşlarını çabuk şekilde yeniden
havalandırır. Eğer yabancı kuş dama inmeyi başarırsa, damdan bahçeye yani Havış'ın
ortasına yem atmaya başlar. Kuşlar yem yemek için damdan Havış'a uçuşurlar. Yabancı
kuş da inerse, onu ürkütmeden önce yemler, sonra kuşlarıyla birlikte kişleyerek kuş evine
sokmaya çalışır. Eğer damdan Havış'a indiremezse, yabancı kuşu Öb dediğimiz ağla
yakalamaya çalışır. Yakaladığında bu kuşu, ya eski sahibine verir, ya da kendine alıkoyar.
Zaten kuşunun yakalandığını asıl sahibi görmüştür. Bu kuşunu seviyorsa, onun bu hatayı
bir daha yapmayacağına inanıyorsa, gelip yakalayandan parası ile geri alır. Bazen de kuşlar
değişilerek sahiplerini değiştirirler. Eski sahibi gelip almazsa, kuşçu bu kuşu kendi kuşları
arasına katmayı isterse, önce onun kanadını keser. Uzun bir süre uçurmaz ve eve alışmasını
sağlar. Asıl sahibi gelip istemezse ve yine de kuşçu bu kuşu satmak isterse, bu kez de kuşçu
kahvelerine götürüp orada alıcı bulur. Kuşların özel bir yemi vardır. Ayrıca kuşlara çekilmiş
darı ve nar tanesi verilir.

KUŞLARIN YAVUZLUĞU

Görkemli ve sadık kuşlara Yavuz kuş denilir. Kuşçular eğittikleri bu Yavuz kuşlarla övünürler.
Kuşlarının Yavuz'luğu ile ilgili bir çok bahse tutuşurlar. Kuşlarını bir çuvala koyup gece yarısı
şehrin çok uzaklarından salıverirler. Hangi kuş evine dönebilirse, o kuşçu bahsi kazanır.
Kuşçular kuşlarına çok düşkün olurlar. Kuşlarının başka bir kuşçu tarafından yakalanması
onları çok üzer. Bu yüzden birbirlerine düşman oldukları, hatta birbirlerini öldürdükleri de
görülmüştür. Bu nedenle bundan 25 yıl önce (*) Kilis emniyetince kuşçuluk yasaklanmıştır.
Eğer bu yasaklama olmasaydı, kuşçuluğun daha yaygın olacağını söyleyebiliriz. Ayrıca
kuşçular kuşlarını uçururken hep gökyüzüne baktıklarından sık sık damdan düşerler. Bu
yüzden ölenler, sakat kalanlar da olur.

KUŞLARIN ADLANDIRILMASI

Kuşların türlerine göre adları vardır. Kuş alım satımı bu adların değerine göre yapılır. Örneğin
o cins kuş zor bulunuyorsa ve görkemli bir kuşsa pazarlama sırasında büyük değer bulur.
Kuş cinslerinin adlarından bir kaçı şöyledir. Kaval, Şekkeli, Cübbeli, İstanbullu, Halepli, Urfalı,
Takkeli, Musavvet, Sarı Musavvet, Kırmızı Kandilli, Hindi, Buludu, Ağ, Şakşak, Aynalı, Annebi
vb...

KUŞLARIN SÜSLERİ

Kilis kuşçuları kuşlarının bakımına büyük özen gösterirler. Onları boncuklarla süslerler.
Kuşların ayaklarına boncuklu halkalar takarlar. Bu halkalara Halhal adı verilir. Ayrıca
ayaklarına ahenkli sesler çıkaran çıngıraklar takarlar. Kuşların kulak kesimlerinden Küpe
denilen boncuklar sarkıtırlar. Kuşlar Havıs'ın içinde ya da damda yürürken çok güzel sesler
çıkartırlar. Guguklama seslerini dinlemeye doyum olmaz. Özellikle dişinin etrafında kur yapan
kuşlar çok güzel seslerle öterler.

KUŞLARIN HASTALIKLARI VE TEDAVİLERİ

Kuşlarda görülen en yaygın hastalık Kığ'dır. Kuşların boğazında düğme gibi bir et benciği
çıkar. Bazen de Kığ, yediği bir şeyin boğazına takılmasıyla olur. Kuşların boğazında Kığ
olunca buraya sarımsak ve tuz sürülür. (**) Kuşlar toprak yerse bu hasta olduklarına işaret
eder. Kuşlara hastalık tedbiri olarak zaman zaman turşu suyu verilir. Ekşi nar tanesi yedirilir.
Kuşların boğazına penesilin yağı sürülür. Kuşların görkemli olması ve Yavuzlaşması için biber tohumu yedirilir. Yazın kuşlar sodalı su ile yıkanır. Yem yemeyen kuşların boğazına tatlı
sodanın suyu sürülür. Ayrıca kuşların bitlenmesi de önlenmiş olur.

KİLİS'İN ÜNLÜ KUŞÇULARI

Vakti ile Kilis'te Mustafa Zaza adında bir kuşçu yaşarmış. Kuşlarına çok düşkün olduğu
için onları hep nar taneleri ile beslermiş. Günün birinde çok yoksul düşmüş ve kuşlarına
bakamaz olmuş. Kuşlarının tümünü Halepli bir kuşçuya satmış. Aradan yıllar geçmiş, Mustafa
Zaza yoksulluktan kurtulup durumunu düzeltmiş. Hep kuşlarını göresi geliyormuş. Bir gün
kalkıp Halep'e gitmiş. Sattığı kuşçudan izin isteyip kuşlarını seyretmeye başlamış. Onları
seyrederken gözlerinden yaşlar da süzülüyormuş. Bir yandan da cebinden nar taneleri çıkartıp
kuşlara atıyormuş. Bir süre kuşlarını seyrettikten sonra izin isteyip Kilis'e dönmüş. Halep nire,
Kilis nire ? Evine gelince bir de bakmış ki ne görsün? Kuşlarının tümü Havış'ta dolanıyor.
Yaşlı kuşçular Mustafa Zaza'nın kuşları ile ilgili daha bir çok öyküler anlatıyorlar. Kuşçu
Cuma kendini din yoluna adamış bir adammış. Konu komşunun, eşin dostun bir çok tenkidine
rağmen yine de kuşçuluktan vazgeçemezmiş. Dabaoğlu Hüseyin'de ünlü kuşçulardan biriymiş.
Şu anda Kilis'de en çok kuşu olanlardan biri de Dr. Hikmet Serim. Hem doktorluk yapıyor
hem de kuşçuluk. Başka bir kentin hastanesine atamışlar kuşlarını bırakıp gidememiş, istifa
etmiş. Kilis'in usta kuşçuları arasında şu isimleri de sayabiliriz ; Kıde'nin oğlu Şevki, Halil Şah,
Durmuş ve Osman Kurtboğan, Ceylan Ali, Ahmet Oruç, Sünnüoğlu Ahmet, Deli Yusuf, Garibo,
Mehmet ve Mahmut Köylüoğlu (Babadan kuşçular 50 yaşlarına) Haleplioğlu, Şöför Ahmet
Sağıroğlu, Nohut Durmuş'un oğlu Ahmet, Hacıkemiş gilden Yaşar. Kuşçular arasında en çok
kuş ticareti yapan ise püskülübüyük olarak biliniyor.

Kim ne derse desin, kuş sevgisi küçümsenecek bir sevgi değil. Kuşu sevmek vurup
öldürmekten de mi kötü. Sevgi her yüreğe özgü de değildir ya. Bu nedenle Kilis'imizin bu
geleneksel güzel uğraşını sürdüren tüm kuşçularına selamlar, saygılar sunarım.

YAZAN : Mazlum Nusret Kılıçkıran
YAYINA HAZIRLAYAN : Yavuz İşçen
E-posta: boletus@mynet.com

YAYINA HAZIRLAYANIN NOTU

Yukarıdaki yazı Türk Folklor Araştırmaları Dergisinde, ekim 1978 tarihinde sayı 351'de
yayınlanmıştır. Aslına tamamen sadık kalınarak aktarılmıştır. Sadece yazıda parantez içinde
yıldız işareti ile belirtilen iki konu derleyenin ilavesi olarak aşağıya verilmiştir.

(*) 1953 yılında ölümle sonuçlanan bir olay sonrası Kilis Emniyet Amirliğince kuşçuluk bir süre
yasaklanıştır.

(**) Kığ denilen hastalık muhtemelen Pox ya da Trichomonas'dır. Trichomonas olma ihtimali
daha kuvvetlidir. Her iki hastalık da ağız içinde düğme şeklinde oluşumlara neden olur.
Sarımsak ve tuz sürülerek yapılan tedavinin hiç bir yararı olmaz. Tedavi için uygun ilaçlar