İzmir Kilisliler Kültür ve Dayanışma Derneği
Uğur Elhan - 21.10.2010
?Kilis?e hizmet ereği
Bulunmaz eşi, örneği
Kültürümüzde ses, nefes
Kilis Musikî Derneği? - UE-

Üstad Münir Nureddin SELÇUK, diyor ya ?Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış?tan? diye. Bu bizim için de geçerli, bakın çoğumuz ayrılabiliyor muyuz, kopabiliyor muyuz Kilis?ten, Kilislilik?ten? Dünyanın herhangi bir yerinde huzur bulmak hayali ile yola çıkanlar, çoğu zaman bir serapla karşılaşırlar. Bilmezler ki gerçek huzur, onların kendi ana yurtlarında ve öz kültürlerindedir. Paulo COELHO? nun ?Simyacı? adlı romanı ne de güzel işler bu konuyu. Başarının, sağlığın, erdemin, inancın ve bizi kuşatan onca önemli değerin temelinde bu huzur isteği ve bu huzuru arama vardır. Bize göreyse bu huzur, kendi öz müziğimizdedir. Biz onunla duyar, onunla görür ve onunla nefes alırız.Yaşamamız ta Abdülkadir Merağî?den başlar; Itrî, Dede Efendi ve işte günümüzde son örneği hemşerimiz olan, varlığıyla gururlandığımız Alaeddin YAVAŞÇA.
?Sazlar çalınır Çamlıca?nın bahçelerinde? şarkısını belki yüzlerce kez geçtik âlemlerimizde. Kimi zaman ?Kederden mi neden bilmem / Sararmış reng-i ruhsarın? dedik, kimi zaman da ?Benliyi aldım kaçaktan / Görünmez oldu saçaktan? dedik. Sonra yine bir hüzün esiniyle Mehmet KÜÇÜKUSTA?nın duygulu sesinden?Ayrılık ümitlerin ötesinde bir şehir / Ne bir kuş, ne bir haber ne de bir selam gelir? dedik. ?Baharın gülleri açtı / Yine mahzundur bu gönlüm? derken, aklımıza birden ?Bir bahar akşamı rastladım size? şarkısı ve ardından da ?Her akşam muhakkak tesadüfümüz / Yolumun üstünde yine sen varsın? geldi. Madem ?akşam? girdi fasıla o halde devam dedik; hemen ardından ?Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu / Derdim bana arkadaş, bu gün de akşam oldu? ve ?Akşam olunca yarelerim sızlar / Derdim çoktur değmeyin bana kızlar? ve yine ?Yine bir sızı var akşam oldu diye / Gözüm acıyor ağlarım hâlâ bilmem niye? şarkıları döküldü dudaklarımızdan.
Çoğumuz biliriz Sezar?ın cesedi başında Antonius? un yaptığı söylevi: ?Ben seni gömmeye geldim, değil övmeye yüce Sezar!? der. Ben de övmüyorum derneğimizi ancak gömmeye de hiç niyetimiz yok. Yaklaşık otuz yıldır içindeyim, bizi mutlu eden bu müzik ortamında tek mutsuzluğumuz, oradan oraya savrulmamız oldu sadece. Belki on yer değiştirdik desem doğrudur. Kilisli, sahiplenmedi bizi bir türlü. Her ilin ya da hemen her ilçenin belediyesi bu tür dernekleri destekler, onlar için özel fonlar ayarlar. Kilis Lisesi?nde ve HMK Anadolu Lisesi?nde çalıştığım yıllarda (yaklaşık yirmi beş yıl) öğrencilerimi özendirdim koromuza gelmeleri için. Karşılığında da benim dersimden yıl sonu ortalamalarına on puan(yüz üzerinden)ekledim. Hiçbir çıkar gözetmeden, notalarımızı, sazlarımızın tellerini ve hatta koro rahat etsin diye kış aylarında yakıtımızı hep ceplerimizden karşıladık ve kendi sazlarımızla konserler düzenledik. Ökkeş Bey birçok varlıklı aile çocuklarına dersler verdi ama derneğimize yararlarını da görmedik onların. Bir tanıdığın çocuğu için Gaziantep?ten özel olarak getirilen gitarın daha parasını alamadık on aydır. Bedava konserlere akın akın gelen halkımız, ücretli konserlerimize buyurmadılar nedense. Oysa toplanan o paralar çoğu zaman hayır kurumlarına bağışı amaçlıyordu. Mehmetçik Vakfı yararına, Kızılay yararına, çeşitli okulların yararına, Kız Yetiştirme Kurumu yararına konserler verdik. İki kez Ankara?da, İstanbul?da, İskenderun?da, Mersin?de, Mardin?in ilçesi Derik?te ve defalarca Gaziantep?te konserlerimiz oldu. Bu kentin kültür ve sanatında belirgin ve önemli bir işlev oluşturduk.
Sayın Valimizin derneğimize sağladığı, şu anda temiz bir yerde çalışıyoruz, sağ olsunlar. Renk Çarşısı üzerinde yer alan ?Gençlik Merkezi? ndeyiz artık. Derneğimize kimseler gelmiyordu, kala kala bir elin parmakları kadardık neredeyse. Belki şimdi bir rüzgar eser yelkenlerimize ve bizi uçurur o eski güzel günlerimize.
?Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından?, ve ? Geçti sevdalarla ömrüm ihtiyar oldum bugün? derken gerçekten yaşlandık çoğumuz. Altmışlık, yetmişlik dedeler olduk bir anda. Söylemem şu ki; artık bizden sonrakiler devralmalı bu işi. İşte bu nedenle yeni yönetimimize de gençlerimizi seçtik. Gökhan DİNÇŞAHİN?i de yönetim kurulu başkanı yaptık.
Derneğimiz 1962 yılında Öğretmen Nuri ULUSOY tarafından kuruldu. Rahmetli Hocamız Nahit ULUSOY?un babası olan Nuri Bey, bu derneği kurmakla Kilis kültürüne büyük katkıda bulunmuştur. ?Gerebiç? ve ?Kilis bağlar ülkesi? adlı türkülerin de bestecisidir. Kilis, aslında Türk müziğine karşı oldukça ilgili bir kentmiş eskiden. Her evde neredeyse bir ud, bir keman ya da bir bağlama bulunurmuş. Hatta hanımlar arasında düzenlenen kabul günlerinde ud ve keman sesleri eksik olmazmış. Nice sevdaların kanadı olmuş şarkılar, nice gönüllerin de dile getirilen nağmelerini oluşturmuş?Kimi zaman gülümsetmiş gün ortasında, kimi zaman da ağlatmış ay ışığında. Ömür dediğimiz şey de bu ikisi arasında bir nihavent beste olup sürmüş kuşaktan kuşağa. Şirinliğine şirin üzümlerin, bağ âlemlerinin lezzeti olmuş türkülerimiz. İçinde kahkaha atılan türkülerin çocuklarıyız biz. ?Karanfil deste gider / Ha ha ha naanaay??
Çok güzel anılarımız da oldu bu ortam içinde. Yıllar önce bir konserimizde Ali Bey (Karakuş), sahnede ?Esmer ona derler??diye bir şarkıyı söylüyordu. Ancak ilginç ve komik olan, şarkıyı söylemesi değil, bu sözleri tekrar tekrar ederken işaret parmağıyla salona doğru, öne hamleler yapıp, hayalî birisini göstermeye çalışması. Bu arada önde de oldukça esmer bir hanım olan garnizon komutanının hanımı oturuyordu. Ali Bey?in parmağı ona her uzanışında, hanım bu durumdan hem utanıyor hem tebessüm ediyordu ama bizse, neredeyse sıkıntıdan çatlayacak bir halde programı zor tamamlıyorduk.
Bir keresinde de yine bir konser gecesindeydik. Ana fasıl programı bitmiş, sololara geçilmeden bir ara verilmişti. Hulusi ÖZALP Hoca?mız daha sigarasını yudumlarken, ikinci bölümün başlama anonsu yapıldı. Protokol yerini aldı, perde açıldı ve bir baktık ki; Hulusi Bey?in bir elinde kemanı öteki elinde sigarası. Önden işaret ettiler her halde ona ki; panikledi ve sigarayı tam karşıya bir yere nişanladı aceleyle. De kahkahayla gülme bakalım! Daha sonra sorduk nereye attığını. ?Ne bileyim ben orada bir çöp kutusu yok muydu?? demez mi.
Eski zamanlarda Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde musikî, insanların sağaltımında, hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılırmış. Bu arada müziği günah sayan, onu şeytan işi gibi gösteren ham sofu zihniyeti de olmuş ne yazık ki. Aşık Dertli ne güzel söyler onlar için:
?Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde?.
Seksenli yıllarda biz bile udumuzu ya da kemanımızı elimize alıp caddeden geçerken alaycı ve küçük gören bakışların hedefi olurduk bu memlekette. Şimdi çok şey değişti ne güzel, gençlerimiz omuzlarında enstrümanlarıyla dolaşıyorlar, biz de onlarla gurur duyuyoruz.

?Aşk imiş her ne var ise âlemde
İlm bir kıyl u kal imiş ancak? diyen ünlü Dîvan şairi Fuzulî, bir aşk adamıydı. Bizim için musikî bir aşktır. Madem ki gamı hafifletir, neşeyi arttırır; o halde bu aşka can kurban! ?Aşk olmazsa meşk olmaz? derler ulularımız. Aşkın dile gelişiyse tartışmasız musikîyledir; o halde sevdaların sesine kulak vermek gerek derim ben. Salt dinlemek de yetmez; ilgilenmek yani çalmak ya da söylemek gerekir.
?Âvâzeyi âleme Dâvud gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sâdâ imiş?
Derken büyük şair Bâkî, bize de bir önemli ilkeyi anımsatıyor. Hoş ve yararlı bir ses bırakabiliyorsak eğer, ne mutlu bize.